Friday, March 30, 2007

Mevlid Kandili ve Kutlu Dogum Haftasi

Mevlid Kandili'niz ve Kutlu Dogum Haftaniz mubarek olsun... Peygamber Efendimizi cok guzel anlattigini dusundugum Arif Nihat Asya'nin Naat'ini sizlerle paylasmak istiyorum.






Thursday, March 29, 2007

Salcali Sehriye Corbasi

Genellikle hasta olan arkadaslarim icin yaptigim bir corba bu. Nedense normalde aklima gelmezken, birisi hasta oldugunda ilk aklima gelen corba bu oluyor. Sanirim tadinin eksi olmasindan dolayi nedense hastalara iyi gelir gibi hissediyorum. Netekim iyi geldigini de gordum. Bu nedenle salcali sehriye corbasinin adini hasta corbasi olarak degistirmeyi planliyorum. Insallah hasta olmaz hic bir yakininiz ama olur da birileri hasta olursa bu corbayi yapmanizi oneririm. Hazirlamasi da cok basit.

Malzemeler:

5 yemek kasigi domates salcasi
2 yemek kasigi kadar sivi yag (ben hep minimum miktarda yag kullanirim)
3-4 bardak sicak su
1/2 bardak arpa sehriye
Tuz, kuru nane

Oncelikle yagi ve salcayi tencereye koyup, tencereyi ocaga aliyoruz. Orta ateste 7-8 dakika kadar salcayi yagin icinde kavuruyoruz. Daha sonra sicak suyu ve tuzu ekleyip, su kaynamaya baslayinca sehriyeleri de ekliyoruz. yaklasik 20 dakika kadar pistikten sonra arpa sehriyelerin pisip pismedigini gozle kontrol edyoruz. Yagi en basta eklemis oldugumuz icin, naneyi yakmadan corbanin icine atiyoruz. Yaklasik 7-8 dakika daha pisirdikten sonra corbamiz hazir :) Daha eksi olmasini isterseniz limon ile servis yapabilirsiniz. Afiyet olsun...

Tuesday, March 27, 2007

Metez (Haluj)


Oncelikle gecikmeden dolayi ozur diliyorum. Aslinda dun yayinlamis olmam gerekiyordu tarifi ama evdeki hesap carsiya pek uymadi. Yapmam gereken isler biraz uzadi ve ancak firsat bulabildim yazmaya. Efendim, oncelikle Ganne'me ve Ebru'ya cok tesekkur ediyorum bilmeceme gosterdikleri ilgiden dolayi. Gannecim son ipucuyla hemen yakalayiverdi. Ben de cok sevindim, demek ki goruntusu yapmak istedigim yemege benziyor diye.

Metez bir Cerkez yemegi. Cerkezler arasinda da farkli boylar oldugu icin, yemeklerin isimleri boylara gore farklilik gosterebiliyor. Abzahlar bu yemege Metez diyorlar. Okunusu aslinda Metez ile Mataz arasi. Ben bir Cerkes gibi okuyamiyorum elbette. Ama onemli olan tadi ve yapilisi. Tarifin asli portakalagaci'ndan, buraya tiklayarak tarife ulasabilirsiniz. Ordaki tarfite ic malzeme olarak patates kullanilmis ama ben lor ile yaptim. Cunku Parem'in annesi lor ile yapiyormus. Lor disinda susamlisi ve hashaslisi da oluyormus, denemek isterseniz diye ek bilgi vereyim. Beyaz peynir bile bulmanin zor oldugu bu memlekette loru nerden bulsun Minik Kus. Ama dedim careler tukenmez bizde, madem lor yok onu da kendimiz yapariz. Zaten cok kolay bir sey.

Yaklasik 2 litre sutu bir tencere icinde ocaga koyuyoruz. Kaynamaya yakin, yani ust kismi kopuklenmeye basladiginda sutun icine 2-3 yemek kasigi yogurt atiyoruz ve boylece sut kesiliyor. Bir kac dakika kesilmis sutu kaynatiyoruz. Daha sonra suzuyoruz. Suzmek icin ben ince kumastan yapilmis bir suzek kullandim. Siz de eger suzeginiz yoksa ince bir yazmadan kendinize suzek dikebilirsiniz. Suzek diyip duruyorum ama baska bir adi var mi bilmiyorum. Suzulmus olan kesik sutten geriye kalanlar ile karsimizda lor :) Bu arada sut suzulurken 1 bas kuru sogani ince kiyip, yarim cay bardagi siviyag ile kavuruyoruz. Ocaktan aldigimiz kavrulmus soganlar ile kucuk parcalara ayirdigimiz loru karisitiriyor, pul biber ve nane ile tatlandiriyoruz.

Daha sonra portakalagacindaki tarfifteki gibi bir hamur hazirliyoruz. Gerisi ordaki tarifin aynisi. Sadece ic malzemesi degisik o kadar.

Pogacaya benzeyen Metez'leri hasladiktan sonra sicak sicak uzerine tereyagli pul biberli sosu dokup afiyetle yiyoruz. Yaninda da mutlaka ayran iciyoruz. Parem cok begendi, demek ki biraz becerebildim bu isi :) Ben de begendim ama uzerine sarmisakli yogurt dokup yesem sanki daha guzel olurdu. Gelecek sefere bir de boyle denemeyi dusunuyorum. Yapacak olanlara simdiden afiyet olsun :)

Sunday, March 25, 2007

Bilin Bakalim Bu Ne?

Lama Hocam, blogunda arada boyle bilmeceler sorardi, "Bilin bakalim bu nedir", diye. Ben de ondan ozenerek, dedim bir sorayim acaba kimler bilecek. Cevaplarinizi bekliyorum. 2 gun sonra tarifle birlikte cevaplarinizi da yayinlayacagim. Tabi bir cevap veren, yorum yapan olursa... Sevgiler...

Thursday, March 22, 2007

Az Malzemeli Yumusak Pogaca


Gecen cumartesi Sila'nin dogum gunuydu. Sila Ibrahim ve Gunseli'nin biricik kizlari. Ben de fahri hala oluyorum (Sila'nin gercek halalari duysa ne yapar bilmiyorum :) ) Fahri yegenim tam 1 yasinda. Allah insallah upuzun, mutlu mu mutlu, guzel mi guzel bir omur versin. Annecigi ve babacigi ona guzel bi dogum gunu partisi hazirlamislardi. Bizler de nacizane ufak bir seyler hazirlayip goturduk. Ben de pogaca yaptim. Bu pogacayi Asuman yapmisti kizlarla toplandigimiz gunlerden birinde ve hepimiz cok begenmistik. Tabi hemen tarifi aldik. Malzeme sayisi az ve evde sut veya yogurt yoksa nasil pogaca yapicam diye dusunmenize gerek yok. Cunku malzeme listesinde sut ve yogurt yok.

Malzemeler:

1,5 su bardagi ilik su (eli yakmayacak ama yeterince de sicak olacak)
1,5 yemek kasigi toz maya (veya 1 kup yas maya)
5 tatli kasigi seker
1 tatli kasigi tuz
1 su bardagi sivi yag
Un
1 yumurtanin sarisi

Ic malzeme:

Beyaz peynir
Maydanoz
Mozarella (veya kasar) rendesi

Oncelikle ilik suya seker ve mayayi ekleyip 4-5 dakika kabarmasini bekliyoruz. Eger yas maya kullaniyorsaniz bu islemi atlayabilirsiniz. Daha sonra yogurma kabimiza unu, tuzu, sivi yagi ve mayali suyu ekleyip yumusak bir hamur kivamina getiriyoruz. Ben yumurtanin beyazini da kattim ama aslinda katilmiyor. Tadi cok farkli olmadi. Onemli olan hamurun cok yumusak olmasi cunku bu pisince de pogacanin yumusak olmasini sagliyor. Hamuru yogurduktan sonra 45 dakika kadar hamurun kabarmasi icin, kabimizi ilik bir yere aliyoruz. Uzerine kapak kapatabilirsiniz. Kabaran hamurdan parcalar alip avuc icinde aciyoruz. Ortasina biraz tereyagi surup ic malzemesini koyup yuvarliyoruz. En son uzerlerine yumurta sarisini surup daha onceden isittigimiz, ki derecesi 350F (175C) olacak, firina veriyoruz. Uzerleri iyice kizarinca pogacalarimiz hazir. Isterseniz yumurtanin uzerine corek otu da ekleyebilirsiniz. Benim corek otum iyice azaldigi icin kullanmadim. Pogacalar fotografta kucuk gibi gorunuyorlar ama aslinda kucuk degiller. Buyuk bir servis tabaginin icinde minik gorunuyolar. Tavsiyem buyuk pogacalar yapmaniz, sanki daha guzel oluyor. Afiyet olsun...

Tuesday, March 20, 2007

Tatilden dondum

Herkese merhaba,

Cumartesi gunu tatilden dondum ama bugune kadar yazamadim. Malum isler beni bekliyordu. Pazartesi toplantisini atlattiktan ve Carsamba gunku toplantiyi da Sali gunu yaptiktan sonra biraz nefes alip bloguma ayiracak vaktim oldu. Nereleri mi gezdim? Oncelikle Tallahassee, Florida'nin baskenti olur. Sonra Pensacola, Florida'da guzel plajlara sahip ve en onemli ozelligi "home of Blue Angels" olmasi. "Blue Angels", Amerikan gosteri ucaklari yani Turk Yildizlari'nin Amerika versiyonu oluyor. Tallahasse ve Pensacola'yi da gorunce artik Florida'da gormedigimiz sehir kalmamis oldu. Ucuncu durak New Orleans, Louisiana. New Orleans, malum Katrina'da cok buyuk zarar gormustu. Uzerinden 1,5 yildan fazla bir zaman gecmesine ragmen Katrina'nin izlerini gormek mumkun. Sehrin buyuk bolumu insaat alani gibi. Otoyollar, yeni evler, yeni binalar hep yapim asamasinda hala. Sehrin turistik mekani "French Quarter"in buyuk bolumu yeniden yapilmis oldugu icin turistler acisindan pek bi kayip yok. Ama gidip gorunce ve ozellikle Katrina belgeselini izleyince felaketin boyutunu daha bir iyi anliyor insan. Neyse donelim tatile. New Orleans'ta "French Quarter", "French Market" (bol bol aci soslarin ve hediyelik esyalarin satildigi bir yer), "Jackson Square" (sokak ressamlarinin ve sokak Jazz'cilarinin mekani olur), "Lois Armstrong Park", "Aquarium of Americas" (cok buyuk ve guzel bir akvaryum, beyaz bir timsah bile gorduk. Ilginc olan tabiki timsah degil cunku Florida timsah cenneti oldugu icin burda cokca gormustuk ama beyazini ilk defa gorduk) gordugumuz ve en cok begendigimiz yerler arasinda. Donus yolunda Pensacola'ya yeniden ugramak farz olmustu, zira "National Museum of Naval Aviation"i tam olarak gezememistik. Pare'm ucak ve uzay konusunda sinir tanimaz bir merakli. O yuzden donuste yaklasik 5 saatimizi bu muzede harcadik. Bol bol ucak gorduk, simulasyon ile ucak ucurduk, IMAX'de "Hurricane on Bayou"u izledik. "Scenic Drive in Florida" gezi kitabimizdaki 2 guzel "scenic drive"i yaptik. Siyah renkte akan nehrin kenarinda pizza yedik. Sonra guzel evimize donduk.

Tabi onemli kismi neler yedik. Ilk gun aksam guzel bir Yunan restaurant'inda ben cocuk menusunden peynirli pizza+patates kizartmasi, Pare'm de "crab moussakka" yedi. Moussakka bildigimiz musakka aslinda ama kremali yaptiklari icin fotograftan pek anlasilmiyor. Her ikimiz de gayet memnun kaldik.
Crab Moussakka
Cheese Pizza

New Orleans'ta sabah kahvaltisi icin oranin unlu mekani "Cafe du Monde"ye gittik. Internetten gordugumuz bir cok sitede "Cafe au Lait" icmeden donmeyin diyordu. Biz de birer "cafe au lait" icip, yaninda "Beignen" (yani French doughnut, Fransiz donut'i) yedik.

Cafe au Lait & Beignen

Aksam yemegini de yerel bir mekanda yemek isterdik ama malum et ve deniz urunleri yiyemeyen bir insan olarak, deniz kenarindaki sehirlerde pek yiyecek bir sey bulamiyorum. Daha once Washington, DC'de gittigimiz ve veggie burger'ini cok begendigim Hard Rock Cafe'ye gittik. Ben tabi ki vegie burger yedim, Parem de French Dip. Ama en onemli yemegimiz aperatif olarak istedigimiz Potato Skins (without bacon tabi ki). Daha once de severek yemistik, bu defa da cok sevdik.
Potato Skins

Veggie Burger'im

French Dip

Donus yollarinda Dominos Pizza imdadimiza yetisti. Dominos'tan Veggie Pizza'mizi kapip Blackwater River State Park'ta piknik yaptik :)

Domino's Pizza



Sunday, March 18, 2007

18 Mart Canakkale Zaferi ve Sehitleri Anma Gunu


Bugun 18 Mart 2007 Çanakkale Zaferi'nin 92. Yıl Dönümü ve Şehitleri Anma Günü. Onbinlerce askerimizin sehit oldugu bugunde sehitlerimizi dualarla aniyoruz. Bugunu en guzel sekilde anlattigini dusundugum, benim de yillar once ezberden okudugum ama simdilerde cogu kisminin hafizamdan silnmis oldugunu uzulerek anladigim, Mehmet Akif'in Canakkale Sehitleri adli siirini yayinlamak istiyorum. Bir de eger imkaniniz olursa Otuken Yayinlari'ndan cikmis olan Mehmed Niyazi'ye ait Canakkale Mahseri adli kitabi okumanizi tavsiye ederim. Kesinlikle muhtesem bir kitap.

Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı”
Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya’yla beraber bakıyorsun ; Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...
Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına,
Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz ...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.
Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.
Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram?
Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam.
Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;
Bir göğüslerse Huda’nın edebi serhaddi;
“O benim sun’-i bediim, onu çiğnetme” dedi.
Asım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i...
Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe”desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.
“Bu, taşındır” diyerek Ka’be’yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsan oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin’i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki, a’sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif ERSOY


Canakkale Gazilerinden biri (keske ismini de bilebilseydim)

Tuesday, March 13, 2007

Kisir

Yol hazirligi yapmak yerine, gecenin bi vakti gectim bilgisayar basina, basladim bugun yaptigim kisiri anlatmaya. Aslinda donuste yazmayi planliyordum ama cuma gunu annecim blogumu ziyaret edecek diye kisirimi da gorsun istedim. Tadi annemin kisirina oldukca yakin oldu ve arkadaslarim begendiler. Ben bile begendim bu defa :) Burda bulabildigim bulgur Turkiye'deki bulgurlardan daha ince. O yuzden daha once denedigim kisirlar biraz sulu oldular ama bu defa nihayet tutturabildim. Kisir tarifi vermeye gerek var mi bilmiyorum cunku herkesin bildigi bir tarif ama yine de kendi yontemimi (ya da annemin yontemini desem daha dogru) anlatayim.

Malzemeler:

5 cay bardagi dolusu koftelik (ya da kisirlik) bulgur
Sicak su
5-6 dolu yemek kasigi salca
1 buyuk domates
1 biber
1 salatalik
1 demet maydanoz
1/2 demet taze sogan
1/2 kuru sogan
tuz, karabiber, kimyon, kuru nane (varsa taze nane)
Zeytinyagi
2 limon

Bulgura tuz ekleyip sicak su ile islatiyoruz. Islatirken en basta ekledigimiz su bulgurun kenarlarini sizip gorunuyor olmali yoksa sert olur. Ama cok fazla da sulu olmamamli yoksa sert olur. Su miktari bulura gore degistigi icin tam bir olcu veremiyorum. Diger taraftan temizlemis oldugumuz yesillikleri ince ince dogruyoruz. Bulgur suyunu cekince kivamini kontrol ediyoruz eger cok sertse azicik daha su ekleyebilirsiniz ama bulgurlar sert degil de sadece kuruysa, ki istedigimiz kivam bu, su eklemenize gerek yok cunku yesillikler ve zeytinyagi gerekli kivami verecektir. Bulgur suyunu tam cekince once baharatlari ve salcayi ekleyip elimizle bir guzel bulgura yediriyoruz. Burdaki salcalar renk vermedigi icin ben cok salca kullandim. Salcanin tamami karisinca bulgurun rengi bayagi bir kirmizi olmali. Eger pembe-kirmisi arasi gorunuyorsa biraz daha salca eklemenizi tavsiye ederim. Seviyorsaniz biber salcasi da ekleyebilirsiniz cunku biber salcasi daha kirmizi bir renk verir. Ben biber salcasinin cig halini pek sevmedigim icin domates salcasini tercih ederim hep. Daha sonra yesilliklerini katip karisitiriyoruz. En son limonunu ve zeytinyagini da ekleyince kisirimiz hazir. Bu arada sarmisak eklerseniz cok guzel bir tadi olacagini garanti ederim, tabi sarmisak seviyorsaniz. Afiyet olsun... Kisa bir tatil molasindan sonra gorusmek uzre...



Biskuvili Pasta


Yasasin bahar tatili geldi sonunda. Aslinda cuma gunu basladi tatil ama pazartesi toplantim oldugu icin benim tatilim pazartesi aksami basladi. Dun gece Gonca'lardaydik. Aysan'lar da geldi cok guzel bir aksam oldu. Kac zamandir toplanamamistik hepimize cok iyi geldi. Mehmet yine mangalda et yapti bize, bana da mangalda patlican :) Patlicanlari bir guzel salata yaptik insallah bi gun onun da tarifini vericem. Fotografini cekseydim paylasmayi dusunuyordum ama herkes ac olunca sofraya oturup yedikten sonra aklima geldi fotograf cekmek. Kismet degilmis bu sefer ama nasilsa daha cok yapar bize Mehmet :) Yemek sonrasi da Tabu oynadik, cok eglenceliydi. Kizlara karsi erkekler. Once kizlar kazandik, sonra erkekler kazandi. Boylece geceyi esit bi sekilde bitirdik. Gerci 3. bir tur yapip kazananlari belirleyelim dedi Erhun ama gece gec olunca devam etmeyelim dedik. Baska sefere insallah, hemen bitirmemek gerek kelimeleri degil mi :)

Bahar tatili demisken, bu tatili de bir yerlerde degerlendirmek gerek. Hazir bir kac gun derslerden ve projeden uzaklasacak vakit bulmusken New Orleans taraflarina gidelim dedik. Bakalim Katrina'dan sonra ne kaldiysa geriye ya da neler yeniden yapildiysa onlari gorup gelicez. Yol ustunde de Florida'nin gezmedigimiz tek tarafi olan kuzeybati ucunu da gormus olucaz.

Tatil oncesi son bir tarif verelim de yoklugumuz belli olmasin :) Ustte fotografini gordugunuz pastamiza biskuvili pasta adini koydum. Bu en kolay pastalardan biri. Annecim ben sutlu tatlilari pek severim diye eve gittigimde genellikle yapar bana bu pastadan. Buyrun bakalim tarifi:

Malzemeler:

1,5 paket potibor biskuvi
1 paket kakaolu puding
750m ml sut
1 paket krem santi
1,5 bardak sut
Ceviz

Oncelikle 750 ml sut ile kakaolu pudingi hazirliyoruz. Daha sonra borcamimiza bi sira biskuvi dizip uzerine pudinten bir miktar dokuyoruz. Bu islemi biskuviler ve puding bitene kadar tekrarliyoruz. Aralara istediginiz miktar dovulmus ceviz koyabilirsiniz. Daha sonra 1,5 bardak sut ile krem santi hazirlayip en uste krem santiyi bir guzel yayiyoruz. En ustu de bol ceviz ile susleyip buzdolabinda bir kac saat dinlendiri servis yapiyoruz. Afiyet olsun...

Monday, March 12, 2007

Acma


Ramazan Bayrami'nda arkadaslarimi bayram kahvaltisina davet etmistim. Monu'yu de bir gun oncesinden kafamda olusturmus ve hatta calismalarima baslamistim. Acma yapmayi da planlamis ve internet basinda bir suru blog arasinda gezinip en son birinde karar kilmistim. Aslinda amacim annemin acmasina yakin bir seyler elde etmekti. Bloglardan (ya da forumlardan hatirlamiyorum su an) birinde okudugum gibi mayali hamuru bir gece onceden yapip bir gece bekletmek ve sabah da acmalari firina vermek mantikli gelmisti. Ama gelin gorun ki Florida sicagina dayanmadi benim mayali hamur, ki surekli klima calisiyor ve evin sicakligi 75F'larda dolaniyodu. Sabah uyandigimda evdeki keskin maya kokusunu duyunca bir terslik oldugunu anlamistim ama umut fakirin ekmegi hesabi yine de acmalari hazirlayip firina koydum. Sicakta iyice kendinden gecen hamurun o aci kokusu dusundukce hala burnumu ve gozlerimi yakar. Neyse sonuc cok vahim tabi ki. Acmalar misafir karsisina bile cikamadan dogruca cope gitti. Yaklasik 12 kisi olacagimiz icin bir suru de hamur mayalamistim. O kadar hamurun cope gittigine mi yanarsin, yoksa verdigim emeklere mi bilemedim. Cok sukur ki baska bir suru bir sey hazirlamistim da kimse ac kalmadi :) Bu talihsiz olayi hamurun bozulmasina baglamistim. Sonra yine ayni tarifi bu defa hamuru 1-1.5 saat beklettikten sonra yaptim sonuc yine pek guzel degildi. Gerci tadanlar begendi ama annemin acmasi gibi olmamsiti. Dedim bu is boyle olmaz, en iyisi annecigime bir sormak. Iste yukardaki guzel acmalar annemin tarifinden. Ne varsa yine annelerde var yani :) Buyrun tarifi:


Malzemeler:

1 su bardagi ilik sut
1 kup yas maya (ya da 1/2 bardak ilik suya 1,5 yemek kasigi kuru maya)
1 cay bardagi (kucuk olanlardan) seker
1 cay bardagi sivi yag
1 yumurta (beyazi icine, sarisi disina)
Bir miktar tuz
Un
Corek otu

Amerika'da yas maya bulamadigim icin kuru maya ile yaptim ben. Oncelikle ilik suyun icine kuru mayayi ve sekerin 1 kasigini koyup 5-10 dakka kabarmasini bekliyoruz. Yas maya kullanacaksaniz bu ilk isleme gerek yok. Daha sonra diger butun malzemeleri (yumurtanin sarisi haric) katip hamur yoguruyoruz. Burda dikkat edilmesi gereken en onemli sey hamurun sert olmamasi. Ekmek hamuru gibi ele yapisiyorken un eklemeyi kesmek gerekli. Yani pogaca hamurundan daha yumusak bir hamur kivami elde etmelisiniz. Eger hamur sert olursa acmalariniz yumusak olmaz. Daha sonra yaklasik 1 saat hamuru ilik bir ortamdan bekletip kabarmasini sagliyoruz. Hamur mayalandiktan sonra tepsiye sivi yag dokup hem tepsinin yaglanmasini sagliyor hem de tepsideki yag ile elimizi surekli yaglayarak hamurdan parcalar kopariyoruz. Hamurla fazla oynamadan elimizde uzatip sonra iki tarafindan farkli taraflara cevirerek buruyor ve en son iki ucunu birlestirip tepsiye koyuyoruz. Uzerine yumurta sarisini surup corek otunu serpistiriyoruz. Daha sonra onceden isitilmis 350F (175 C) firinda pismeye birakiyoruz. Afiyet olsun...

Wednesday, March 7, 2007

Bruksel Lahanasi


Bruksel lahanasiyla ilk tanismam Koc Universitesi'nde master yaptigim yillara rastlar. Simdi boyle yazinca herkes aradan uzun yillar gecti sanacak ama o kadar da degil. 2003-2005 yillari arasinda diyip konuya aciklik getireyim. Koc'tayken ogle yemeklerine gitmek bizim icin en buyuk eglenceydi cunku yemek sonrasi lounge'a gelip bir de guzel caylarimizi elimize alip dinlenmek vardi isin sonunda. Iste bu yemek rituellerinde bir sure sonra, bruksel lahanasi benim icin vazgecilmez bir sebze yemegi oluverdi. Tabi bruksel lahanasini Amerika'ya gelene kadar pisirmeyi denememistim, netekim yurtlarda surunen bir zavalliydim. Bir de Amerika'da bulabildigim butun sebzeleri degerlendirmeye calisiyorum. Gelelim tarifine.

Malzemeler:

300gr bruksel lahanasi
1 buyuk (kalin havuc) veya 2 kucuk havuc
1 buyuk sogan
Zeytin yagi
Salca
Limon
Tuz

Oncelikle sogani soyup, piyazlik dogruyoruz. Havuclari soyup rendenin kalin tarafi ile rendeliyoruz. Havuclarin uzun uzun rendelenmesine dikkat edelim. Bunun icin de havucu her asagi dogru rendeledigimizde rendeden kaldirarak yukari kisimdan yeniden rendelemeye baslayin, yani yukari cikarirken havucu rendeye surmeyin. Bu islemi hizli hizli ve bastirarak yaparsaniz kalin rendelenmis havuc parcaciklari elde edersiniz. Sogani, rendelenmis havuclari ve zeytinyagini (dilediginiz miktar) tencereye koyup ocaga aliyoruz. Bu arada bruksel lahanalarinin tepelerini kesip yikiyoruz. Kucuk olanlara uzunlamasina kesik atiyoruz (ikiye bolmuyoruz, sadece tepelerine uzunlamasina kesik atiyoruz), buyuk olanlari da uzunlamasina ikiye boluyoruz ki ic kisimlari da cabuk pissin. Soganlar pembelesince diledigimiz kadar salca ekliyoruz. Ben 1 yemek kasigi kadar kullandim. Daha sonra lahanalari, tuzunu ve suyunu ekliyoruz. Su miktarini tencerede lahanalar yuzmeyecek ama en usttekilerin de yarisina kadar gelecek sekilde ayarliyoruz. Ben piserken yarim limon siktim Yaklasik 45 dakikada yemegimiz hazir. Sicak yemenizi tavsiye etmem, en guzel ya soguk ya da ilik hali. Tabaginiza aldiktan sonra dilediginiz kadar limon sikabilirsiniz. Ben eksiyi cok sevdigim icin bol limonlu yemeyi tercih ederim. Afiyet olsun...

Tuesday, March 6, 2007

Ev Yogurdu


Sonunda ben de kendi basima yogurt yapabildim. Ilk denemem bundan yaklasik 6 yil falan onceydi galiba. Ankara'ya evime gitmistim ve annem o zamanlar Turkmenistan'da babamin yanindaydi. Ben de kendi basima yogurt mayalamaya kalkmistim. Amac eve alinmis olan sutu, sutlac yapmadan saklamakti zira sutlac benim en sevdigim tatlidir. O zamanlar soylemesi ayip biraz kilolu biriydim ve sutlac yaparsam dayanamayip yiyecegimi biliyordum, o yuzden de sutu guzel bir amac icin kullanmak istemistim. Veee yogurt yapmaya karar vermistim. Bana cok basit gorunen bir seydi yogurt yapmak cunku annem isisina bakar, mayasini katar ve ustunu kapatir; bir kac saat sonra ustunu acar ve sonra dolaba koyardi. Al sana tazecik, guzel mi guzel bir yogurt. O zamanlar dedim ben de yaparim nesi var ki diye, ta ki yogurt yerine elimde koyuca kivamli bir sut-su karisimiyla kalincaya kadar. Aksam eve gelen ablam bundan yogurt falan olmaz, sutu soguk mayalamissin diyip aldi mi benim caanim yogurdu ocaga. Bir guzel kaynatti, bir suru su cikti ve ortada lor peyniri kaldi. Neye niyet neye kismet diyip bir guzel yemistik loru. Iste butun bu anilar aklimda, kalktim yine yogurt yapayim dedim. Haftasonu Emine kahvaltiya cagirmisti beni. O sirada da kalan sut bozulmasin diye yogurt mayaliyordu. Dedim benim de bir yogurt yapma hikayem var sorma hic. Sonra Emine bir guzel anlatti nasil yaptigini ve elime mayalik yogurdu da tutusturdu, yaparsin merak etme dedi. Ondan aldigim gazla omr-u hayatimdaki ikinci yogurt mayalama islemine basladim. Allah'a sukur bu defa yuzum kara cikmadi ve guzelim bir yogurt elde ettim. Fotograftan da anlasildigi uzre kivami da kismen yerinde oldu. Ama gelin gorun ki, yogurdu aldiktan sonra kalan yogurt sulanmaya basladi ve o sular yogurdun sunmesine sebep oldu. Bu derdime ne care olacak bilemiyorum simdilik. Insallah diger sefere tam tutturabilirim yoksa Pare'm "ya Dannon yogurdun nesi vardi" diye soylenmeye baslayacak :) Tum yogurt mayalamak isteyenlere simdiden basarilar ve afiyet olsun...

Saturday, March 3, 2007

Mercimekli Icli Kofte

Bugunluk fotograflar, yakinda tarifler... :) demistim, bugun nihayet tarifimi verebilecegim.

Ic Malzemeler:

1 su bardagi yesil mercimek
3 buyuk sogan
1/3 paket (80 gr) margarin
karabiber, tuz ve reyhan

Disinin (Hamurunun) Malzemeleri:

5 su bardagi ince bulgur (Malatya'da yarma denen bulgur)
1/2 su bardagi un
Tuz
Ilik su

Oncelikle mercimegi yikayip hasliyoruz. Bir yandan da soganlari yemeklik dograyip margarin ve sivi yagda kavuruyoruz. Kavrulmus soganlar ile haslanmis mercimegi (eger fazla suyu varsa suzmus oldugumuz mercimegi) karsitirip tuzunu, karabiberini ve bu yemegin en onemli baharati olan reyhani katip sogumaya birakiyoruz (icli koftelerin icine malzemesini koyarken margarinin donmus olmasi onemli). Reyhani bulabilirseniz taze bulamazsaniz kurutulmus olarak kullanabilirsiniz. Yazin annem saolsun bavuluma kurutulmus reyhan koymustu belki icli kofte yaparim diye. Ben de 5 aylik bir gecikmeyle degerlendirmis oldum.

Daha sonra dis malzemelrini katip hamur yoguruyoruz. Hamurdan ceviz buyuklugunde bezeler koparip isaret parmagimiz yardimiyla aciyoruz (daha dogru bir ifadeyle oyuyoruz). Malesef ki yemegi yaparken yalnizdim ve bu acma islemini fotograflayacak kimse yoktu yanimda. Insallah bir daha ki sefere nasil acildigini da fotograflarla gosterebilirim. Sonracigima oymus oldugumuz koftelerin icine ic malzememizden doldurup kapatiyoruz. Bu kapatma islemi de onemli. Elimizde dondure dondure kapatmamiz lazim. Cocukluktan beri annem elinde kofteyi dondure dondure nasil guzel kapatir hic anlamam. Sahsen annem gibi yapmaya calistim ama fotograftan goruldugu uzre biraz yamuk sekiller elde ettim ama yine de standartlara yakin oldugunu soyeleyebilirim (ovunmek gibi olmasin). Butun icli kofteleri oyup doldurduktan sonra, derin bir tencereye bir miktar su koyup kaynatiyoruz. Suyun miktarini kofteleri suya attigimizda tamaminin uzerini kapatacak hatta biraz da fazla olacak sekilde ayarlayabilirsiniz. Kaynayan suya azicik tuz atip, icli koftelerimizi koyuyoruz. Yaklasik 10-12 dakikada kofteler haslanmis oluyor. Ama garantiye almak icin sunu soyleyeyim, eger kofteler suda yuzemye baslamissa, yani dipten suyun ustune dogru biraz cikmissa pismis demektir (bu da annemden bir puf noktasi). Pismis oilab kofteleri bir tabaga aliyoruz. Genis bir tavaya istedigimiz miktar tereyagi koyup tereyagi eridikten sonra kofteleri tavaya aliyoruz, ve her taraflari yag olup biraz da kizarana kadar (yaklasik 2-3 dakika) tavada ceviriyoruz. Icli koftemiz servise hazirdir, afiyet olsun...

Canim annecim, bu yemegi yaparken senin kulaklarini cok cinlattim. Seninkiler kadar guzel olmadi ama arkadaslarim cok begendi :)

Yogurtlu Salata

Hem mercimekli icli koftenin yanina yogurtlu bir salata yapmak hem de buharli pisiricimi denemek icin yukarda fotografini gordugunuz salatayi yaptim. Oldukca basit bir salata. Brokoli ve karnabahari (bu arada TDK'nin online sozlugunden kontrol ettim, bu bitkinin adi "karnabahar"mis karnibahar degil yani) cicek cicek ayirip, guzelce yikayip suzgece aliyoruz. Ayni zamanda "baby cut" havuclarimizi da yikadiktan sonra (eger elinizde bildigimiz uzun havuclardan varsa istediginiz sekillerde dograyabilirsiniz) butun sebzeleri buharli pisiricide pisiriyoruz. Buharli pisiriciniz yoksa ayni islemi mikrodalga firininizda da yapabilirsiniz ya da suda haslayabilirsiniz ama bu durumda yemegin besin miktarini oldukca azaltmis olursunuz cunku neredeyse butun vitaminlerini suda aklmis olur. Tabi bunun da en guzel caresi kalan suya corba yapmaktir ama karnabahar haslanmis suyu kulanmak ister misiniz bilemiyorum.

Butun sebzeler pistikten sonra bir kaba alip sogumalarini bekliyoruz. Bu arada arzu ettiginiz miktar yogurt, nane, tuz ve kirmizi pul biberi karistirip salatamizin sosunu hazirliyoruz. Sebzeler soguduktan sonra eger sulanmislarsa suyunu dokup, sosumuzu sebzelerin uzerinde gezdiriyoruz ve hem kolay hem besleyici salatamizi hazirlamis oluyoruz. Afiyet olsun...

Kirmizi Mercimek Corbasi

Malzemeler:

1 su bardagi kirmizi mercimek
1 adet sogan
1 adet havuc (kucuk boy)
1 adet patates (kucuk boy)
1-2 yemek kasigi salca
7 su bardagi su
Tuz
Nane
4-5 yemek kasigi sivi yag

Kirmizi mercimek corbasi en sevdigim corbalar arasindadir. Bu yuzden de bloguma ilk bu corbanin tarifini koymak istedim. Hem de hazirlanmasi cok basit oldugu icin, bizim gibi yemek yapmaya firsati az olanlara guzel bir tarif vermis olurum.

Oncelikle sogani kup kup yemeklik dogruyoruz. Kucuk boy havucu ve patatesi rendeliyoruz. Ayiklayip yikamis oldugumuz mercimegi, salcamizi ve tuzu, sogan, havuc ve patates ile birlikte bir tencereye alip 1 bardak suyla malzemelerin tamaminin karismasini sagliyoruz. Daha sonra kalan 6 bardak suyu da ilave edip tenceremizi ocaga koyuyoruz. Corba kaynamaya basladiktan sonra altini biraz kisip yaklasik 45-50 dakika mercimeklerin tamami haslanana kadar pisiriyoruz. Eger duduklu tencere kullaniyorsaniz kaynadiktan sonra 20 dakika corbanin pismesi icin yeterli olacaktir. Corbayi ocaktan aldiktan sonra karisimi blenderdan geciriyoruz. En son uzerine nane yakma islemi kaliyor. Kucuk bir tavaya yaklasik 4-5 yemek kasigi sivi yag ve istedigimiz miktar naneyi koyup ocaga aliyoruz. Naneler renk degistirdiklerinde istedigimiz yakma seviyesine ulasmisiz demektir. Nanelerin tamami sarimsi bir renk alinca tavayi ocaktan aliyoruz, cok fazla vakit kaybetmeden corbanin icine dokup karistiriyoruz. Yalniz bu islemi yaparken nanenin tamamini hemen katmayin cunku yag cok kizgin oldugundan etrafa sicrayacak yag damlaciklari teninize en onemlisi cok yakin duruyorsaniz, Allah korusun, yuzunuze veya gozunuze gelebilir. (Aman dikkat diyorum, siz en iyisi yag-nane karisimini yavas yavas dokun)

Afiyet olsun...